Fehmi Koru: Hrant Dink suikastı katilinin serbest bırakılması, bana, 60 yıl önceki dünyanın en büyük komplosunu hatırlattı…

Fehmi Koru*

Hrant Dink’i öldüren katilin, yaşı küçük olduğu için aldığı az cezayı tam doldurmadan, ‘iyi hal’ sebebiyle 16 yıl sonra serbest bırakılması sonrasındaki tartışmalara kulak verdiniz mi?

İki farklı yaklaşım söz konusu:

Bir görüşe göre, bir Karadeniz ilinde, milli konularda olağanüstü hassas birkaç genç, durumdan vazife çıkararak bu eylemi planlamış ve içlerinden biri de silahlanıp İstanbul’da bu suikastı işlemiş…

Diğer görüş ise, evet ön planda birkaç kişi görünüyor olabilir ama bu tür eylemler için güçlü bir desteğe ihtiyaç olduğunu düşünerek, planlamasından icra edilmesine kadar, bu işin arkasında ‘derin bir yapı’ olduğunu savunur…

‘Derin devlet’ de denen bir yapı…

Bazıları ikinci yaklaşımı duyunca bunun hemen ‘komplo teorisi’ olduğunu söyler ve savunanı ‘komplocu’ olmakla suçlar…

‘Komplocu’ olarak damgalanmayı kim ister?.

O sebeple, “Derin devlet diye bir şey yok” tarzı çıkışlar hep duyulur.

Görünmeyen bir yapı olduğu için Dink suikastı türü eylemler ‘derin devlet’ ile ilişkilendirilmek istenmez.

Dünyanın ‘son 100 yılın en önemli derin devlet eylemi’ olarak bildiği olayın üzerinden tam 60 yıl geçmiş bulunuyor.

ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin 22 Kasım 1963 günü Teksas’ta uğradığı suikast…

[Wikipedia adlı İngilizce internet ansiklopedisinde ‘derin devlet’ (İngilizcesi: ‘deep state’) maddesine dünyanın değişik yerlerinden göz atanlar, orada bu kavramın ilk kullanıldığı ülkenin Türkiye olduğu bilgisiyle karşılaşıyorlar.]

Kennedy, ülkesinde, kısaca JFK diye de anılıyor; yazının sonrasında ben de ondan öyle söz edeceğim.

JFK’nin Teksas’ta suikasta uğraması ABD’de tam bir şok yarattı; üç bin kişinin hayatına mal olmuş, ikiz kuleleri yok eden 11 Eylül (2001) uğursuz eyleminden bile daha büyük bir etkiye zamanında sebep oldu suikast…

Kongre, derhal suikastın içyüzünü ortaya çıkarmak için bir komisyon oluşturdu. 552 tanık dinleyen ‘Warren Komisyonu’ aylar süren çalışma sonucunda 888 sayfalık bir rapor yayınladı. O raporda, suikastı Lee Harvey Oswald adlı, bir süre Sovyetler Birliği’nde yaşamış, akıl sağlığı şüpheli birinin tek başına işlediği yazılı.

Oswald suikasttan iki gün sonra Jack Ruby adlı biri tarafından Dallas’ta tutulduğu karakolda öldürüldü.  

Gerçekten Oswald mıydı suikastçı? Tek başına mı planlayıp gerçekleştirmişti suikastı?

Rivayetler muhtelif.

Konuyu araştıran New Orleans savcısı Jim Garrison’un derin araştırmaları sonunda vardığı kanaat, olayda Oswald’tan başka eller de bulunduğuydu. İşin içinde başka bir iş olduğu görüşüyle ortaya çıkınca, Federal hükümet tarafından soruşturma Garrison’un ofisinden alındı.

[Warren raporunu okuyan Garrison içinde sayısız çelişkiler olduğunu tespit edince soruşturmayı üç yıl sonra yeniden başlattı. Oswald’ın silahını ateşlediği yerden, üstü açık araçla seyahat etmekte olan Kennedy’i vurmasının mümkün olmadığını da, yerinde test ederek belirledi Garrison’un ekibi. Bulgularının üstü kapatıldı.]

Konuya ilişkin pek çok belgesel var. Oliver Stone da suikastın ‘Amerikan derin devletinin işi’ olduğu tezini işleyen ‘JFK’ adlı bir filmle tartışmaya katıldı. ‘Derin devlet’ nasıl çalışır konusunda görsel ders almak için Stone’un filmi JFK göz doldurucudur.

Don DeLillo bir çok eseri dilimize de çevrilmiş önemli bir Amerikan romancısıdır. Onun ‘Libra’ adlı romanında da Kennedy suikastı işlenir. DeLillo da, Oliver Stone gibi, suikastın ‘derin devlet’ işi olduğu görüşündedir.

Oswald, Japonya’daki Amerikan üssünde askerlik yapmış, sonra nereden aklına estiyse Sovyetler Birliği’ne göç etmiştir. Orada bir Rus kızıyla evlenmiştir de. Marina’yı da alıp Teksas’a yerleşmiştir Oswald.

CIA’de bir grup, Sovyetler’e karşı yeterince sert davranmadığı, gönlü yatmadığından bir CIA operasyonu olan Küba’ya yönelik Domuzlar Körfezi çıkartmasının fiyaskoyla sonuçlanmasına yol açtığı için Kennedy’e diş bilemektedir. Suikast onların işidir. Suikastın Küba’daki Castro rejimi tarafından planlandığına inandırmak için her türlü tedbir alınmıştır. Mafya’yı işin içine çekenler de onlardır. O süreç içerisinde Oswald’la da yolları kesişir komplocuların…

Gerçek ortaya çıkmasın diye, Oswald’ı henüz tam ifadesi alınmadan, Mafya irtibatlı bir gazino işletmecisi olan Jack Ruby’e öldürtürler.

Filmci ile romancının senaryoları birbirinden fazla farklı değil.

Suikastlar bizde de işleniyor ama gerçekler sinemada veya romanda bile sergilenemiyor.

Herhalde bizde ‘derin devlet’ olmadığı içindir. Ne dersiniz?

[Son bir not: JFK’nin öldürülmesinden beş yıl sonra, 5 Haziran 1968 tarihinde, ağabeyinin makamına adaylığını koyan Robert Kennedy de suikasta uğradı. Onun katili Sirhan Sirhan iyi halden yararlanmak için ettiği sayısız başvuru reddedildiğinden hala cezaevinde.]

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir